|

Ya yörüngeden çıkarsak?

04:00 - 14/05/2024 Salı
Güncelleme: 03:16 - 14/05/2024 Salı
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Ahsen İlhan / Sanat Tarihçisi, Yazar

Kulun Rabbinin emrettiği Hak yol üzere bulunmasındaki olağanüstü hâl; fizik, kimya, gök bilimi, tabiat bilimleri ve türevlerinde de iz düşüme sahip bir vaziyettir. İfadelerin, aklı sonsuzluğa inandıran alaca bir çeşitliliği olması ve -bundan daha fazla- Allah-u Teâlâ’nın kâinatı var edişinde göz alıcı, kalp titreten bir giriftlik, birbirine uyumluluk ve gafletten intibaha sevk eden bir insicam bulunması, yepyeni yollardan aynı sona varmayı mümkün ve cazip kılıyor.

TAM BAĞLILIK

İçtima; yani kavuşum… Gök biliminde gök cisimlerinin birbirine yakın bir pozisyona gelmesini anlatıyor. Bir gezegen, Güneş ile yer arasına geldiğinde, bu o gezegen ile yer çekimini tadımladığımız bu kürenin birbirine en yakın olduğu hâli anlatıyor. Her ne kadar bilimsel bir tanımlama olsa da; hasret çeken gezegenler açısından oldukça şairane bir zaman dilimi… Hatta gezegenlerin Allah tarafından sabitlendiği yörüngelerin arasında düzlem farkının bulunması, bu kavuşum hâlinde yine de tam üst üste binen ya da aynı hiza üzere sıralanan cisimlerden bahsedemiyoruz. Ama her şey bir yana; kâinattaki bu içtima, iki gezegen için “en yakın” olunabilirliği anlatıyor… Ki bu durumu sadece ilmî bir bilgelikle değil, hissedişi saran bir incelikte okumak gerek. Şimdi tam da böyle bir yakınlığı var eden şeyin yörüngeye tam bağlılık olduğunu söylersem; hangi gök bilimci beni iftiracı ya da hayalperest olarak niteleyebilir? Gezegenler yörüngelerinde yüzüp giderken içinde ve üzerinde var olduğumuz yer küresi ile Güneş arasına giren bir gök cisminin, bize en yakın konumda oluşunu sağlayan kriter “yörünge” ise; bu, cisimlerin yaradılışa bağlılığını göstermesi açısından hayli mühim.

İSTİKAMETTE SABİT KALABİLMEK

Aslında gezegenler yaratıldıkları ve emrolundukları istikametten, bir başka ilahi emre kadar ayrılma lüksüne sahip olmadıklarından, bu kavuşma faslı da kendi bilinçlerine ya da gayretlerine bağlı değildir. Onlar olmaları gereken yerden ayrılabilen varlıklar değildir. İşte biz insanoğlu da yörüngesiyle birlikte yaratılmış bir varlık oluşumuza rağmen; yörüngede sabit bir ömür sürüp sürmeme konusunda bilincimize, imanımıza ve o imanı muhafaza edebilmek için vereceğimiz gayrete tâbiyiz. İnsanın yörüngesi, ona kıymet veren ve sevgiyle yaratan Allah (cc) tarafından açıkça bildirilmiştir. Peygamberler de bu yörüngeden çıkan kavimleri, tekrar aynı yaşanabilir düzeye çağırmak için yine Allah tarafından insanoğluna bahşedilmiştir. İzaha muhtaç olmayan bir hakikattir ki insanın yörüngesi İslâm, Kur’an ve Hz. Muhammed (sav)’dir. Bu istikametten çıkan insanın hâli de yine Allah tarafından insana beyan edilmiştir.

SORUMLULUK RÜTBESİ

Mesela Dünya cisminin Güneş’e düşmesine mani olan, yörüngeye sadakatidir. Yüce Rahmân, bu küreyi öyle bir yol üzere sabitlemiştir ki; yer çekiminden mevsimlere, hava olaylarından oksijene kadar her şeyin canlı hayatına sağladığı katkı, bu pek aklı meşgul etmeyen mahrek sayesindedir. Bu yörüngeden tamamen ayrılışın felaketini bir yana bırakalım; şayet Dünya yüzüp durduğu yörüngeden bir miktar şaşacak olsa; bütün hayatî sistemin alt üst olacağı aşikar. Ve hiçbir varlık, var olduğu zeminden ayrı anlamlanamaz. Bütün tabiat ve kainat unsurları, insanın varlık bilincini destekleyecek şekilde kusursuz bir ilahi sistemle var olmuştur. Ve bütün kâinat parçaları Rabbin ayetidir, ayetler de iman edenlere hitap etmektedir. İman eden bir kalbe ve zihne sahipsek; toprağın, güneşin, gezegenlerin, bitkilerin ve tüm varlıkların bize anlattığı hikmeti bulmak, en azından aramak mecburiyetindeyiz.

İşte insanın cüzi iradesinde, Allah’ın emrettiği yörüngede bulunma ya da bulunmama imkânı mevcut. Bu yüzden gök cisimleri Allah tarafından cennet ve cehennem ile müjdelenmemiş olabilir ama insan tam da bu sorumluluk rütbesiyle, iyinin ve kötünün hesabını verecek kadar kıymetlidir.

KURBİYET MÜJDESİ

Yörüngede bulunan gök cisimlerinin birbirine kavuşması ve varlıklarını sürdürmesi bilimsel bir anlatım. Delilli, deneyime ve gözleme dayalı hakikatler. Yörüngeden çıkışın ölümcül sonuçları da yine akla ve mantığa sığan akıbetlere gebe. İnsan, var olduğu iklimle kafiyeli olduğundan ve gözün görebildiği, aklın ulaşabildiği her şey insanoğluna ilahi bir ayet olduğundan; yörüngede bulunmanın ehemmiyetini bu misaller yoluyla da keşfetmek mümkün. İnsan bulunması gereken yolda ve hizada olmadığında, hayat kavramını ölüme teslim etmiş demektir. Çünkü kainatta hayat; bir şeyin olması gereken yerde bulunması suretiyle devam eder.

Bitki toprakta, çiçek dalında, balık suda, kuş semada hayat sahibidir. Topraktan ayrılan bitki, dalından koparılan çiçek, sudan ayrılan balık ölür. Kuşlar, uçmadığında yaşamı sürdüremez; ya yem olur ya yemsiz kalır. İnsan da bütün bunlar gibi ve yörüngesine bağlı gezegenler misali, olması gereken yerde bulunmak durumundadır. Bu ancak ve ancak; gezegenlerde, bitkilerde, çiçeklerde, balıklarda, kuşlarda ve daha bir dolusunda olduğu üzere Allah’ın yaradılıştan emrettiği özne-mekan, nesne-mekan bağlılığı ile var olabilir. Bütün canlı organizma ve maddeler, cisimler, bitkiler, Allah’ın sisteminde O’nun emrettiği yerde hayat sahibiyken; insan nasıl olur da O’ndan ayrı bir yörüngede nefes alabilir? Peki istikametten ayrılan insan hemen ölür mü? Ölür… Beden ve can ölümü bir ecele bağlıdır elbet; ama aklı ölür, ruhu ölür, kalbi ölür… İnsan yörüngeden çıkarsa manası ölür. Hem yörüngede bulunabilirsek gök cisimlerinin içtimaı gibi; biz de bizi Yaradan’a en yakın hâlde olmaz mıyız? Kim bilir Allah lütfeder de; istikamette bulunma gayretimiz, kurbiyet müjdesine eriştirir bizleri.



#aktüel
#hayat
#din
19 gün önce